İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı;
Önce bir miktar çember sakallıyla, muhtelif magandalar
Aniden korkunç biçimde artıyor sayıları
Sokaklarda, resmi dairelerde ve hemen her yerde
Cami çıkışlarında, üniversite önlerinde
Sıkmabaşların hiç dinmeyen isterik çığlıkları.
İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı...
Ne idüğü belirsiz çok adam, akıyor devamlı
Dağlardan, zirvelerden, sürü sürü, öbek öbek
Denizi kirletiyor, sintineler boşalırken
Bir zontanın suya soktuğu ayakları.
İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı...
Gaspcıların kol gezdiği Kapalıçarşı
Uğul, uğul Sultanbeyli, devletin giremediği Armutlu
Köktendincilerle dolu avlular, meydanlar
Tekbir naraları duyuluyor her yandan
Bahar ortasında lağım, mevsim yaz ise çöp kokuları.
İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı...
Aklımda, gelecek daha beter günlerin korkusu
Metruk binalarla giderek yalnızlaşan bir sokak
Bütün daireleri doldurmuş, tinercilerle ayaktakımı.
İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı...
Telefonlu kırolar yürüyor cadde ortasından
Terbiyesizce laf atmalar, küfürler, kin dolu bakışlar
Bir şey atıyor içlerinden biri, gizlice yere
Az önce aşırıp boşaltdığı, bir emeklinin cüzdanı olmalı.
İstanbul’u seyrediyorum, gözlerim faltaşı...
Gerçek İstanbul'lular çırpınıyor evlerinde
Sular akacak mı, elektrik kesilecek mi bilmiyorum
Sokak gene kazılıp, öyle bırakılacak mı bilmiyorum
Yıldızlar, hatta ay bile görünmüyor biçimsiz yükseklikler arkasından
Bu kirli havayı solumaktan boğuluyorum,
İstanbul’u seyrediyorum ve korkuyorum,
Korkuyorum sıranın diğer şehirlere gelmesinden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder